İNSANLAR ARASINDAKİ ADALETSİZLİK

by Cumartesi, Nisan 18, 2015 0 yorum
           
                                                          

                Plutarkhos,ruhun yeteneklerinden,iç değerlerimizden söz eder.Der ki:''Düşünürsek hayvanla hayvan arasında çok büyük farklar yoktur insanla insan arasında olduğu gibi.''

Epaminondas'ı bende hayal ettiğim ölçüde, tanıdığım aklı başında herhangi bir insanım o kadar uzak görüyorum ki Plutarkhos'dan  da ileri giderek şöyle diyebilirim ''Bir insanla başka bir insan arasındaki uzaklık bazen insana bir hayvan arasındaki uzaklık dan çok daha fazladır.''

     insandan insana,aman ne büyük ayrılık .                   
                                                                   Terentius


    Üstelik kafa dereceleri,buradan gökyüzüne çıkacak bir merdivenin basamakları kadar sayısızdır.  

    Sıra insanları değerlendirmeye gelince ne tuhaftır ki varlıklar içinde kendi değerleri ile ölçülemeyen yalnız bizler varız. Bir atı güçlü ve çevik olduğu için överiz,eğeri  ile değil ,bir tazı koşmasıyla övünür,  tasmasıyla değil ,bir kuş kanadıyla övülür, çıngırakları ile değil.

Neden bir insanı da kendini olanla değerlendirmiyoruz? Bir sürü adamı varmış,güzel bir köşkü varmış,şu kadar itibarı, bu kadar geliri varmış oysa tüm bu değerler çevresindedir.
Onun kendisin de değil. 
Bir at satın alacaksanız üstündeki pılıyı attırır,çıplak ve  yalın bakarsınız. Gerçi eskiden kralları satılacak at örtülü getirilirdi. Onlarında  görülmesi çok gerekli olmayan yerleriydi. 

İnsani değerlendirirken sarılmış,kundaklanmış olarak bakıyoruz ona.Neden ? 
O zaman hiç de kendinin olmayanı göstermiş,gerçek değerini anlamamızı sağlayacak yönlerini saklamış olur. 

Aradığınız,kılıçın değeridir,kınanın değil.Kınından çıkınca belki de beş para vermezsiniz kılıca.

    İnsanı kendi değeriyle ölçmeli dış görünüşüyle değil eskilerden birini çok hoş bir sözü var '' Bilir misiniz niçin büyük görünür o insan bize topuklari yüksek de ondan.''



İnsanın boyunu ayakkabılarını çıkarıp ölçmeli,parasını pulunu, şanını ,şerefini  bir yana bırakıp bir gömlek ile çıksın karşımıza. Bakalım bedeni işine uygun mu ? Sağlam ,zinde mi ?
Kafaca nasıl?  Hoş mu ,yetenekli mi ,gerekli her tahtası yerinde mi ? Düşünce dağarcığı  kendin de mi,başkalarında mı? Varlığında şansının payı var mı ?Canın nereden, ağzından  mı , gırtlağın mı çıkacağını aldırıyor mu? Kendinden emin,haksever,tok gözlü mü? Bakılması gereken bunlardır. Aramızdaki adaletsiz,ayrılık bunlardan anlaşılır. 


Nasıl överiz hızlı bir atı 
Meydanı çınlatır Zafer bağışlanma bağrışmalarıyla
Yarışta kazandığı çelenklerle
                                                                                                    juvenalis


Olgun,kendine hakim,öylesine ki 
Ne yoksulluk korkutur onu ne ölüyüm ne zindan;
Tutkulardan sıyrılmış,şerefli,gözü tok ;
İçine kapanmış,toparlanmış,
Yalın bir küre olmuş, 
pürüzsüz yuvarlanır bir başına,
tarihi  tutamak vermeden,hiç yenilmeden 
                                                                                                            Horatius



İnsanın böylesi,krallıklardan yüzlerce basamak yukarılardadır.
O,kendisi başlı başına bir imparatorluktur.
Bilge kendi mutluluğunun ustasıdır.
                                                                                                                Plautus

Böyle bir insanın hayattan istedik neyi kalır,
Görmüyor muyuz?
Nedir doğanın istediği bizden, illetsiz  bir bedenden,
Varlığının güzel tadını çıkaran 
Hiçbir şeyden korkmaz bir ruhtan başka? 
                                                                                                                  lucretius


Bizim budala,aşağılık köle ruhlu,değişken tutkularının rüzgarında  durmadan bir o yana,bir bu yana savrulan çamur gibi,insanlırımızla öyle bir insanı karşılaştırın. 
Yerle gök den daha uzaktır onlar birbirinden. Yazık ki adetlerimizde öylesine  körleşmişiz ki bu ayrılığa hemen hiç önem vermez olmuşuz. O kadar ki bir köylüyle bir kralı , bir soylu ile bir soysuzu, bir devlet adamıyla bir özel kişiyi ,bir zengin ile bir yoksulu yan yana koyduğumuzda ilk  düşündüğümüz , ilk yorumumuz aralarındaki ulaşmamız ulaşılmaz ayrılık olur. Oysa delicesine sarıldığımız bu ayrılık ,giyim kuşam ayrılığından başka bir şey değildir.

     Çünkü onları, komedya  oyuncuları gibi sahnede bir duka, bir imparator rolünde görürsünüz. Hemen ardından bakarsınız uşak yada aşağılık bir hırsız olurvermişler, asıl  kişilikleri de buymuş meğer! Birde perdenin ardında görün siz o imparatoru.  Herhangi bir adamdır ve belki de halkın en küçüğünden bile daha zavallıdır.
                                             Montaigne

blogutopya

Developer

Cras justo odio, dapibus ac facilisis in, egestas eget quam. Curabitur blandit tempus porttitor. Vivamus sagittis lacus vel augue laoreet rutrum faucibus dolor auctor.

0 yorum :

Yorum Gönder

Buraya yorum bırakın...